Histrionik Kişilik
Histrionik Kişi, çocukluk dönemi boyunca dengesiz bir ebeveyn tutumu ile yüzleşmiştir. Aile bir yandan çocuğun duygusal ihtiyaçlarına karşı duyarsız kalırken, diğer yandan onun kendini sergilediği kimi davranışları fazlasıyla ödüllendirir. Yetişkinlik evresinde hangi özelliklerle karakterizedir bu yapı dersek:
• Dikkat odağı olamadığı hallerde kendin i rahatsız hisseder ve dikkat çekmeyi tem el ilişki kurma biçimi olarak görür.
• Nasıl sosyal bağ kurabileceğini bilemediğinden cezbedici, flörtöz, provake edici cinsel davranışları benimser.
• Dikkatleri üzerine toplayabilmek için fiziksel görünüşüne, cinsel cazibe içeren giy imine son derece önem verir.
• Hızla değişen ve yüzeysel yaşanan duygular sergiler.
• Çevresinden sürekli onay bekler; eleştir iye ve redde karşı aşırı duyarlıdır.
• Hayal kırıklığına tahammülü yoktur; rutin olan her şey den çok çabuk sıkılır; başladığı bir işi bitirmeden diğerine atlar.
• Adım atmadan evvel düşünme gereği duymaz; ani kararlar alır.
• Ben merkezlidir; diğerlerinin ne hissettiği, ne yaşadığı ile pek az ilgilenir.
• Aşırı vurgulu ancak pek çok önemli detayı atlayan bir konuşma biçimi vardır.
• Kendisi ile bilgiyi teatral şekilde dramatize ederek anlatır; duygularını abartılı bir şekilde ifade eder; ancak, ifade şekli samimiyetten yoksun bir izlenim uyandırır.
• Telkine yatkındır; diğerlerinden ve çevresel koşullardan kolaylıkla etkilenir.
• Sosyal ilişkilerini sürdürmekte güçlükler yaşar; diğerlerini atlatmaya ya da onların gölgesi gibi davranmaya yatkın bir ilişki biçimi vardır.
• İlişkilerini gerçekte olduğundan çok daha yakın, çok daha özel algılar.
• Dikkati üzerine çekebilmek için intihar tehditleri savurabilir ya da intihar girişiminde bulunabilir.
• Yüksek Düzeyde Nörotisizm
Endişe, korku, gerginlik, öfke, keder, ümitsizlik, suçluluk, yeme,içme,para harmaca gibi dürtülerde kontrolsüzlük; gerçekçi olmayan beklentilerle ömür geçirme; kendisinden sürekli mükemmeli isteme; bitmek tükenmek bilmez kötümserlik; tem elsiz organik şikayetler; çaresizlik, diğerlerinin duygusal desteğine ve karar verme gücüne bağımlılık gibi süregen negatif duygular içinde döner durur.
• Düşük Düzeyde Dışadönüklük:
Sosyal yalıtım, ketlenme ve utangaçlık; kişilerarası ilişkilerde kopukluk ve bu ilişkileri destekleyememe; duyguların adeta düz bir çizgide seyretmesi; hayatın çeşnilerinden ve mizahından yoksun kalma; yeterli donanımda olsa bile hak arayıcı davranışlarda zafiyet gösterme; ayrıca, liderlik gerektiren hallerden kaçınma içe dönük yapısını çağrıştıran özellikleri arasındadır.
Yüksek Düzeyde Telkine Açıklık:
Fantezi ve hayaller ile aşırı meşgul bir zihin; pratik davranmaktan yoksunluk; tuhaf düşüncelere sahip olma (mesela, hayaletlere, öldükten sonra tekrar dünyaya geleceğine, uzay cisimlerine inanma); kimlik karmaşası; sürekli değişen hedefler (mesela, aniden din ya da mezhep değiştirme); gece kabuslarına ve değişen bilinç hallerine yatkınlık; sosyal alana veya işe dair ilerlemesini bozacak ölçüde asi ve uygunsuz davranışlar telkine açık yapısının dıştan gözlemlenebilen özelliklerindendir.
• Yüksek Düzeyde Uyguculuk:
Saflık bu kişilik yapısının önemli özelliklerindendir (kişileri birbirlerinden ayırt etmeksizin benzer güven ilişkileri kurmay a çalışır). Kendini sınır koymaksızın ifade ederek birden açılıp, birden kapanabilir. Etraftan kabul görmek ve önemsenmek adına cömert davranabilir. Böylelikle, diğerleri ile sağlıklı kuramadığı sosyal bağlarını onarmaya çalışır.
• Düşük Düzeyde Vicdani Sorumlukluk
Entellektüel ve artistik potansiyalini olanın altında değerlendirir. Yeteneğine göre düşük okul başarısı vardır. Kanun ile başı derde girecek şekilde kurallar ve sorumluluklar boşlar. Kendini disipline etmede güçlük çeker (mesela, tıbbi bir zorunluluk dahi olsa, bir diyet ya da egzersiz programına uymada başarısız kalabilir). Kişisel ilgilerinde ya da iş alanında amaçsızlık gösterir. Bütün bu özellikleri, temelde, vicdan duygusunun gelişiminde oluşan ketlenme ile ilgilidir.
Önemsenmediğini, çekici olmadığını, sevilmediğini, ilgi çekecek birisi olmadığını, terke layık bir kişilik yapısı taşıdığını, kendi çizgisini takip edecek güçten yoksun bulunduğunu, çaresizliğe, hüsrana ve adaletsiz davranışlara mahkum kaldığını alttan alta seziyor olması histrionik yapısını besleyen ana arterdir. Zira, ancak bu yapı, tam tersi yönde davranmaya onu teşvik ederek ayakta kalmasını sağlayacak araç görevi üstlenebilir.
Histrionik yapının geçmiş metni üzüntü vericidir. Dünyaya geldiğimiz anda biyolojik ihtiyaçlarımız kadar önem taşıyan “kendimizi ifade etme ihtiyacımız”, bu yapıda bloke olmuş, yerini, aile tarafından ödüllendirilen dramatize etme davranışım bırakmıştır.
Bu dramatizasyonun arkasın da da şu inançlar yer eder hale gelir:
• İlgi çekici ve heyecan verici birisiyim,
• Mutlu olabilmem için diğerlerinin dikkatini çekmem gerekir,
• Diğerlerini etkilemedikçe bir şey olamam,
• Diğerlerinin benimle alakadar olmasın sağlayamazsam, beni sevmeyeceklerdir,
• İsteklerime ulaşmanın biricik yolu diğerlerinin gözünü kamaştırmaktan ve on lan eğlendirmekten geçer,
• Diğerleri bana olumlu bir şekilde yaklaşmazlarsa, işe yaramazın tekidir,
• İnsanların beni önemsememesi korkun bir haldir,
• Dikkat odağı olmalıyım,
• Her şeyin üstüne kafa yoramam, içimden nasıl geliyorsa öyle davranırım,
• İnsanları eğlendirmeyi başarırsam, benim ne kadar zayıf biri olduğumu fark edemezler,
• Sıkıntıya tahammül edemem,
• Bir şeyi yapmam gerektiğini hissediyor sam, her ne pahasına olursa olsun onu yapmalıyım,
• Ne kadar ilginç davranırsam, insanla benimle o kadar ilgilenir,
• Hisler ve sezgiler, akılcı düşünmek v davranmaktan çok daha önemlidir.
Ne yazık ki, bunca probleme rağmen, histrionik kişilik bozukluğu gösteren kişi, terapiye gereksinim duyabileceği konusunda:
fikir birliği sağlamaz. Hatta terapi sürecinin rutin görüşme aralarını da (seans planı) sıkıcı olarak algıladığından işi büsbütün zorlaştırır.
Ancak, bir kayıp ya da başarısız bir ilişkinin ardından, fazlasıyla depresyona yatkın bir yanları olduğundan, terapi talebinde bulunabilirler.