Vajinismus Çiftin Hayatını Nasıl Etkiler

Vajinismus, cinsel birleşmeyi kısmen ya da tamamen imkansız bir hale getirdiğinden hasta/çift tarafından diğer sorunlar gibi göz ardı edilecek bir sorun değildir. Bu durumun sadece kadında değil, erkekte ve ebeveynlerde de yıkıcı psikolojik etkileri vardır. Vajinismik yanıt gelişen ilişkide; çiftin bu soruna tepkisi, kendi psikolojik yapıları ve yaşamdaki hassasiyetlerinin ne olduğu ile ilişkilidir. Vajinismus ilk ortaya çıktığında hasta basitçe hiçbir şeyi hatırlayamama ya da ne olup bittiğini anlayamama nedeniyle bu durum karşısında donakalabilir ve durmadan ağlayabilir. Hasta açık olmayan karışık duygulara sahiptir. Temel özgüven ve başarabilme duygusunu yitirebilir. Bununla bağlantılı olarak anksiyete ve depresyon ortaya çıkabilir. Sorun ilk ortaya çıktığında bu sözü edilen olumsuz faktörlerin etkisiyle hasta, bir yandan tedavi arayışına girmeye çalışırken diğer taraftan ise aşırı derecede tedavi korkusuna sahip olma ikilemine düşer.

Eşin cinsel birleşme teşebbüslerinin getirdiği fiziksel acının yanı sıra, kadın, bu tür teşebbüsler sonucu korku, aşağılanma ve derin ümitsizlik duygularına kapılabilir. Hasta bu sorun nedeniyle suçluluk ve utanç duymaktadır. Bir kadın olarak kendini eksik hissetmektedir. Özellikle genç yaşta cinsel herhangi bir tecrübesi olmayan kadınlarda tekrarlanan bu tür teşebbüsler, işe yaramazlık ve yetersizlik düşüncelerinin akla gelmesine zemin hazırlar. Bu tekrarlanan olumsuz tecrübeler nedeniyle öncelikle "eşi tarafından terk edileceği düşünceleri", daha sonra ise cinsel sorunun uzun süre devam etmesine bağlı olarak "vajinismus", evlilik kurumunun bitmesine yönelik bir tehdit haline gelir. Bu nedenle zamanla çiftin cinsellik dışındaki ilişkileri de bozulmaya başlar.

Vajinismik yanıt geliştiren kadınlar, özellikle sorunlarının devamının belki de küçük bir parçası ya: da nedeni olabilecek girişimci olmayan eşler seçerler. Erkeğin, vajinismik yanıt geliştiren eşinin bu durumuna karşı tepkisi onun psikolojik ve cinsel etkilenebilirliğine göre değişebilmektedir. Erkek eşiyle cinsel ilişki kuramamaktan dolayı ümitsizliğe düşebilir veya kadının fonksiyon bozukluğunu kendisine yönelik bir reddetme olarak değerlendirebilir. Öfkeli ve kırıcı olabilir. Daha doğrusu bu aşamada çift ne olup bittiğini tam olarak anlayamadığı için şaşkınlık içindedir. İrirtabl ve huzursuz olmaya başlayan ve engellenme eşikleri düşen çiftin cinsellik, dışındaki k'işilerarası ilişkisi giderek bozulmaya ve cinselliğe karşı olan ilgileri azalmaya başlar. İlk başlarda erkeğin herhangi bir cinsel işlev bozukluğu olmayabilir. Ancak sıklıkla vajinismik hastaların eşleri daha sonra vajinismik yanıta karşı ikincil olarak erken boşalma ya da sertleşme bozukluğu geliştirirler.

Vajinismusta uzun süreçte zamanla cinsel aktivite sırasında cinsel işlev, cinsel arzu ve cinsel uyarılma açılarından olumsuz etkilenmeler olabilir. Vajinismus, nadiren de olsa cinsel istekte azalma veya "orgastik" isteksizlik gibi cinsel işlev bozuklukları ile beraber olabilir. Ancak cinsel birleşmeden fobik kaçınma ve vajinismus gibi cinsel işlev bozukluklarına mutlaka cinsel uyarılma ve orgazm sorunları eşlik.eder anlamında bir bilimsel veri yoktur. Vajinismus için tedavi arayışında bulunan birçok kadın, genellikle cinsel olarak istekli ve orgastik bir durumdadır. Tam manasıyla bir vajinal girişim tehdidi olmadığı sürece çoğu kadın "klitoral" uyarılmalara orgastik olabilir, cinsel oyunlardan haz alabilir ve cinsel arayışlar içinde bulunabilir. Cinsel birleşme ya da vajinaya girişim gündeme geldiğinde ve bu durum kadın tarafından bir tehdit olarak algılandığında ise cinsel istek ve orgastik yanıt döngüsü inhibe olabilir.

Vajinal girişim denemeleri ya da imajinasyonu olması durumunda belirgin huzursuzluk, peri vajinal kaslarda ve bütün bedende kasılmalar görülür. Anksiyete, öfke ve ağlama nöbetlerine yol açar. Tehlike ya da tehdit olarak algılanan "vajinal giriş teşebbüsü" ortadan kalkınca bütün bu belirtiler geçer. Cinsel birleşme girişiminden vazgeçildiğinde hastanın belirtilerinin geçmesi ve ardından rahatlama olduğunun farkına varması kaçınma davranışını pekiştirir. Hasta bu korku ve anksiyeteyi yaşamamak için giderek kaçınmaları tek çözüm olarak görebilir. Bu da vajinismik yanıtın devam etmesine neden olur.

VAJİNİSMUS HASTALARI, EŞLERİ VE AİLELERİ

Kayır ve Şahin bir yazılarında, klinik deneyimlerine dayanarak vajinismik yanıt geliştiren tipik bir çifti şöyle tanımlamaktadır.

"Genellikle cinsellikle ilgili yeterli tecrübeleri olmayan aksine endişeleri olan, tanıştırılarak evlendirilen ve ailelerine olan bağlılıkları çevreleri tarafından takdirle karşılanan bir çift var. Evlilik öncesi ahlaki ve kültürel değerler nedeniyle ya da birbirlerine olan karşılıklı saygı gereği cinsel birleşme denenmemiştir. İlk cinsel birleşme evliliğe saklanmış ve dolayısıyla da sorun o güne kadar anlaşılamamıştır. Evlilik sonrası ilk pinsel birleşme denemesi çoğunlukla yorgunluk, düğündeki bazı tatsızlıklar, hastalık ya da menstruasyon nedeniyle geciktirilir. Daha sonra ise kadının korkması, kasılması ve bacaklarını kapatması nedeniyle gerçekleştirilmez. Ancak bu şekilde cinsel birleşme denemelerine birkaç ay daha devam edilir. Kadının korkusu giderek artar, hem kadının hem de erkeğin cinsel isteği azalır ve cinsel birleşme denemeleri genellikle ilk altı aydan sonra bırakılır. Çift, ya birbirine dokunmadan veya hiçbir şey yapmadan böylece devam eder ya da sürtünerek karşılıklı orgazm olmayı öğrenirler. Çift böylece cinsel olarak sınırlı ve olumsuz uyum geliştirdikleri bir cinsel yaşam kurmuş olurlar. Tedavi için başvuru, genellikle ya çocuk sahibi olmayı isteme ya da çevrenin çocuk sahibi olmaları yönündeki baskıları nedeniyle yıllar sonra olur". Bu yazıda çifte ait belirtilen özelliklerden bazılarının günümüzde hastalardan aldığım öykülere göre; vajinismus vakalarının tedavi için temel başvuru yakınmasının çocuk sahibi olmak yerine kadınlığını eşine verme ve cinselliği yaşama biçiminde farklılaştığını görebiliriz. Yani vajinismik kadınların tedavi arama nedenlerine bakıldığında, çocuk sahibi olma isteminden önce, kadınlığını cinsel eşine sunma isteğinin önemli olarak algılandığını görmekteyiz.

Vajinismik yanıt geliştiren çiftin cinsel bilgileri genellikle yetersiz, çarpıtılmış ve abartılıdır. Yaşadıkları kültürlerde kızlık zarı önemli ve kutsal olarak kabul edilmektedir. Kızlık zarının evliliğe kadar korunması temiz ve ahlaklı olma ile eşdeğerdir. Kızlık zarı, dolayısıyla da cinsel birleşme, bu sayılan değerler nedeniyle evlilik sonrasına kadar saklanır. Vajinismik yanıt geliştiren kadının ve çoğu kez partnerinin de evlilik öncesi cinsel deneyimleri yok ya da çok sınırlıdır. Bu kadınlar genelde yakınlaştıkları ilk partnerle evlenirler. Cinselliği istemek- ve cinsel hazzı aramak toplumsal dinamikler tarafından ne kadar kabul edilemez ya da ne kadar ayıplanırsa vajinismik yanıt geliştirme riski de o derecede artar. Bu katı kültürel yapı içinde yetişen kadınlar aslında erkekler de bedenlerini yeterince tanıyamazlar. Bedenlerini kendilerine ait bir şey değil de eşlerine sundukları bir şey olarak kabul eder ve öyle davranırlar. Ailelerinin iyi ve temiz kızlarıdır. Bu kızlar, belki de ailelerinin iyi ve temiz kızları olma konumunu korumaya yönelik olarak vajinismik yanıt geliştirmektedir. Çok da iyi bir gözle bakmadıkları cinsellikle ilgileri yok ya da azdır. Cinsel organlarına bakmayı düşünmezler. Cinsellikten ve cinsel hazdan arındırılmış bir şekilde bedenlerini kabul etme düşüncelerine karşı olumluyken, bedenlerinin cinsel olarak algılanmasından utanç duyabilirler. Mükemmeliyetçi ve zarardan kaçınma davranışları ön plandadır. Cinsel güvensizlik ve korkuları nedeniyle erişkin bir kadın olmaya karşı isteksizdirler.

Vajinismuslu kadınların çoğu, geleneksel ve cinsellik konusunda tutucu ailelerden gelmektedir. Cinselliğin konuşulmadığı, çıplaklığa hoşgörünün olmadığı bu ailelerde, cinsel bilgilenme yapılmasına ve cinsel deneyim yaşanmasına izin verilmez ve çoğunlukla bu yaklaşımlara tahammül gösterilmez. Bu aileler, özellikle de cinsellikten uzak durmak, cinsellikten konuşmamak, bedenini kendisi için bir cinsel haz kaynağı değil de eşe sunulacak bir şey olarak algılamalarının onların toplum içindeki saygınlıklarını ve iyi kadınlıklarını artıran bir özellik olduğunu düşünürler. Bu alandaki literatür inanç sitemlerinden ya da başka kültürel nedenlerden kaynaklanan toplumsal baskıların cinselliği inkar ederek ya da değersizleştirerek cinsel davranışta isteksizliğe yol açtığını bildirmektedir. Bu ailelerde kadın ile erkeğin cinsel kimlikleri ve rolleri kesin bir biçimde ayrılmıştır.

Silverstein, vajinismik yanıt geliştiren kadınların ebeveynlerinin evliliğinde çatışma, sözel veya fiziksel istismar olduğunu belirtmektedir. Ayrıca baskın, sedüktif ve tehditkâr baba önemlidir. J. Barnes, vajinismik yanıt geliştiren kadınların babalarının bir kısmının aşırı otoriter, baskın olmak için ceza uygulayan babalar olduğunu belirtmiştir. Anneleri de bir o kadar pasif ve cinsellikten hoşlanmayan kişilerdir. Vajinismuslu kadınlar, annelerinin kendisini ve çocuklarını koruyamayacak kadar etkisiz ve bağımlı olduklarını düşünürler.

Vajinismik yanıt geliştiren kadınlar, genellikle babalarının kişiliklerinden tamamen zıt yönde olan partnerlerle yaşamayı tercih ederler. Partnerleri o kadar nazik, kibar ve pasiftir ki cinsel birleşme girişim denemelerini dahi üstlenmezler. Bu erkekler anksiyeteli, cinsel performans ve boşalma ile ilgili yoğun kaygılar yaşarlar. Şiddet ve öfkeden tamamen arınmış gibidirler. Klinik çalışmalar, vajinismus geliştiren kadınların yenilik arayışı ve girişkenlik özellikleri yetersiz olan eş seçiminin olması vajinismik yanıtın gelişmesi ve devam etmesinde önemli rol oynadığını göstermektedir. Bu erkekler çoğu kez bilinçdışı cinsel dürtü ve şiddet düşüncelerinin bilince çıkmasından korkarlar. Bunu engellemek için eşleriyle ortak bir bilinç geliştirirler. Bu özellikteki partnerler, öncelikle vajinismik yanıt geliştiren kadınların babalarından farklı olarak güvenli, nazik, saygılı oldukları için önce oçıların annelerince onay görürler. Daha sonra ise kendileri tarafından seçilirler. Hâlbuki vajinismik yanıt geliştiren kadınların, kendi cinsellikleri ve kendilik algıları konusunda özgüveni olan agresif partnerlerle ilişkileri olduğunda, kadınların nadiren vajinismus terapisine ihtiyaçları olacağına inanılır.

VAJİNİSMUS SONRASI DURUM

Ülkemizde vajinismus sorunun doğal seyri, baskıcı kültürün hakim olduğu coğrafyalara benzer bir biçimde, ama batılı ülkelerden oldukça büyük farklılıklar göstermektedir. Doğu toplumlarında çeşitli kültürel faktörlerden dolayı vajinismus sorunu daha trajik olarak yaşanmaktadır. Vajinismuslu kadınlar, evliliklerinin ilk gecelerinde vajinal penetrasyonu, yani cinsel birleşmeyi gerçekleştiremediklerinden kızlık zarları bozulmadan kalır. İlk gece, yani gerdek gecesi baskısına bir de kanlı çarşaf gösterme baskısı eklendiğinde çiftin omuzlarındaki yük daha da ağırlaşmaktadır. İlk gecede kadının bakire olması, doğu toplumlarında kadının temiz ve ahlaklı olduğunun bir göstergesi iken, erkeğin erkekliğinin ve cinsel birleşmenin sağlandığının bir kanıtıdır. Kanlı çarşaf aile üyelerine gösterilmediği durumlarda çiftle ilgili kafalarda birtakım olumsuz düşünceler oluşmaktadır. Bu duruma ebeveynler de müdahil olduğunda ortam kaotik bir hale gelmekte ve sorunun çözümü daha da zorlaşmaktadır. Ailelerin işin içine girmesi gelinin kızlığından şüphelenme, kızlık muayenesi yaptırma, fiziksel şiddet ve hatta tecavüze kadar giden travmatik sonuçlar ve boşanma gibi sonuçlar doğurmaktadır. Ayrıca bu süreçte aileler arasındaki çatışma yoğunlaştıkça erkeğin de "erkekliği" sorgulanmaktadır.

Böylece eşlerden birinde, genellikle kadında ve daha düşük bir olasılıkla da erkekte cinsel bir sorun olduğuna karar verilir. Çiftin mahremiyetinde kalması gereken bu sorun diğer aile fertlerinin ve yakın çevrenin öğrenmesi ile başka bir boyut kazanır. Bu durum çifti büyük baskı altına sokarak evliliğin temellerinin daha ilk geceden itibaren sarsılmasına neden olur. Erkek tarafının yaklaşımı kız tarafına "kızlarının bakire olmadığı, temiz olmadığı (evlilik öncesinde yaşadığı cinsel birleşme ile kirlendiğine inanılan kültürlerde)" mesajı verilir. Kız tarafı buna kanarak kızlarının öldürülmesine karar verebilir ya da buna tam da aksi bir tavır geliştirerek "kızlarının temiz olduğu erkeğin erkekliğini olmadığı" mesajını karşı tarafa verebilir. Bütün bu kaotik ortam şayet atlatılabilirse bu noktadan sonra çift, öncelikle hocadan hocaya ardından da hocadan daha beter sorun çözme teknikleri olan doktordan doktora dolaşma safhasına geçer.

Birbirlerine karşı anlayışlı olan çiftler ilk gece sorununu çoğu kez vücutlarının bir yerlerini keserek ve kanı bir çarşafa sürerek bu kanlı çarşafı yakınlarına gösterme yolu ile aşmaya çalışmaktadır. Ancak ilk gecenin ardından gelecek baskı böylesine bir yolla atlatılsa bile vajinismus sorunu halen çözümlenmemiş olarak kalır. Çiftin sonraki süreçte herhangi bir tedavi arayışına girmediği durumlarda, genellikle birkaç yıl sonra, çift yakınları eşliğinde çocukları olmuyor diye ihfertilite kliniklerine başvurmaktadır.

Bu şekilde toplumsal bir baskıyla karşılaşmayan çiftler ise sorunlarını cinsel birleşmeyle ilgili bir korkuya bağladıklarından geçici olduğunu düşünürler ve genellikle sorunun çözümünü zamana bırakırlar. Vajinismus sorunu nadiren de olsa zaman içinde çiftler tarafından cinsel becerileri ve kişilerarası ilişkilerinin gelişmesine bağlı olarak dışarıdan bir yardım alınmadan çözümlenebilir. Ancak birçok çift, bu şekilde vajinismus sorunları zaman içinde çözümlenir diye beklerken tam tersine genellikle yeni cinsel sorunlar var olan cinsel işlev bozulduğuna eklenir. Örneğin kadındaki vajinismus sorunu zamanla partnerinin erken boşalmasına, cinsel ilgi ve isteğinin azalmasına ya da sadakatsizliğine neden olabilmektedir. M. Sungur, çalışmasında vajinismus sorunu ile başvuran kadınların eşlerinde, vajinismusa ikincil olarak %41 oranında erken boşalma sorunu geliştiğini bildirmiştir. Bu konuda diğer dikkat edilmesi gereken bir nokta da vajinismus eşlerinde sertleşme problemi ya da erken boşalma gelişebileceği gibi, erkek egemen bir toplum olan ülkemizde klinik uygulamada sertleşme problemi olan erkeklerin eşlerinin, cinsel birleşmeyi kendilerinin sağlayamadıklarını söyleyerek erken boşalma ya da sertleşme bozukluklarının vajinismus gibi değerlendirilmesine neden olduklarına tanık olabiliyoruz.

Vajinismus sorunu olan kadınlar genellikle cinsellikle ilgilidirler. Cinsel birleşme ya da vajinaya girişim ihtimalinin olamayacağını bildiklerinde herhangi bir sorun yaşamazlar. Dokunmak, dokunulmak, öpüşmek gibi cinsel aktivitelerden hoşlanırlar. Bu kadınlar, genellikle dokunmalar sırasında klitoris uyarısı ile orgazm olurlar. Ancak vajinaya girişim ya da cinsel birleşme olasılığı varsa tedirgin olurlar, kendilerini rahat hissetmezler, cinsel birleşmeye ve dokunmalara karşı dahi fobik hale gelirler. Çift cinselliğe karşı bütün isteğini kaybedebilir. Zaman içerisinde bu tür yineleyiçi acı verici tecrübeleri yaşamamak için her tür ilişkiden tamamen el çekebilir. Bu nedenlerle zamanla cinsel yanıt döngüleri inhibe olur ve özellikle de cinsel istekleri kaybolur.

Vajinismus tedavisiz izlendiğinde çoğu kez birkaç yıl, yıllarca ya da hayat boyu sürmektedir. Sorunun uzaması ya da uzun süredir var olması çifti cinsel ilişkiden ve çocuk sahibi olmaktan malınım bırakabilir. Bu durum içinden çıkılamaz bir şekilde evlilik içi çatışmalara ye ikincil diğer bazı cinsel işlev bozukluklarına yol açmaktadır. Cinsel gelişim, cinsel işlev bozuklukları ve tedavileri konularında çalışmaya başladığım ilk yıllarda, 15-20 yıldır devam eden olgular, hatta ömür boyu devam etmiş olgular görüyordum. Oysa son birkaç yıldır görsel ve yazılı medyanın cinsel konulara ilgisinin artması ile beraber bu durum tamamen farklılaştı. Şimdilerde ise ortalama olarak vajinismus sorunu ortaya çıktıktan sonraki ilk altı ay ile bir yıl içinde hastaların tedavi arayışına girdiklerine tanık oluyoruz.

VAJİNİSMUSA EŞLİK EDEN DİĞER PSİKİYATRİK DURUMLAR

Yakın zamanda yapılan araştırmalar, vajinismik yanıt geliştiren kadınlarda eşzamanlı olarak anksiyete bozukluklarının belirgin derecede arttığını, ancak depresyon oranlarında bir yükselme olmadığını ortaya çıkarmıştır. Başka çalışmalarda daha farklı sonuçlar da bildirilmiştir. Vajinismik yanıt geliştiren hasta grubunda sık görülen kişilik özellikleri ise vajinismusun etiyolojisinde veya sürdürülmesinde önemli olduğu düşünülen kendine odaklanmış bir dikkat, kendilik algısındaki yetersizlik ve kendini negatif değerlendirmedir.

Vajinismuslu kadınlarda daha yüksek oranda panik bozukluğu olmaksızın agorafobi ve obsesif kompulsif spektrum bozuklukları saptanmıştır. Çocukluk çağı cinsel travma oranlan genel sağlıklı kadın popülasyonuyla karşılaştırıldığında, vajinismuslu kadınlarda bir çalışmada eşit sıklıkta, diğer bir çalışmada ise yüksek oranda bulunmuştur. Vajinismuslu hastaların psiko- metrik değerlendirilmesinde nörotisizm, durum anksiyetesi, fobik anksiyete, sosyal fobi, obsesif kompulsif davranış, paranoid düşünceler, psikotisizm, somatizasyon ve agresivite eşit veya daha yüksek oranda bulunmuştur.

Ayrıca bu hastalarda davranış özellikleri olarak dışa dönüklük ve olumsuz kendilik algısı açısından kontrol grubuyla bir fark bulunmamıştır. Ancak bu kadınlar histerik kişilik ve cinsel kendilik algılaması açısından daha az olumlu özellikler göstermiştir.

Vajinismuslu kadınların cinselliklerine, cinsel ilişkilerine ve cinsel işlevlerine bakıldığında genel populasyondan çok da farklı değildir. Normal kadınlara göre cinsel işlevsellik açısından vajinismuslu kadınların kendi kendilerini uyarmaktan daha az zevk aldıkları, daha fazla oranda cinsel arzu ve cinsel uyarılma sorunları yaşadıkları saptanmıştır.

Cinsel yolla tehdit edici uyarılara karşı EMG ile ölçülen pelvik taban kasları kontraksiyonları ya da pelvis taban kaslarını kontrol edebilme yetisi açısından vajinismusu olan kadınlar ile asemptomatik sağlıklı kadınlar arasında hiçbir farklılık bulunmamıştır. Bu verilere rağmen çeşitli disiplinlerdeki klinisyenler arasında cinsel ağrı bozukluklarının pelvik taban kas hastalığı olduğu yönünde düşünceler halen geçerliliğini korumaktadır.

Sonuç olarak bu konuda yapılan çalışma sonuçlarının farklılığım göz önünde bulundurursak, cinsel ağrı bozukluğu olan kadınlarda anksiyete belki de depresyon oranlarının yüksek olduğu ancak cinsel travmanın etiyolojide belirgin bir rolü olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca vajinismik yanıt geliştiren kadınların normal cinsel işlevselliği olan kadınlara göre daha erotofobik oldukları bildirilmiştir.